KÜreselleŞme Nedİr
1 sayfadaki 1 sayfası
KÜreselleŞme Nedİr
KÜRESELLEŞME NEDİR
Küreselleşme, dünyaya hakim olmak isteyen sanayileşmiş devletlerin, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını, kendi çıkarlarına mâl edebilmek için II. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya attıkları bir kavramdır.
Küreselleşme nasıl oluşur?
1- 20. yüzyılın ilk yarısı, sanayi devrimini tamamlamış, pazar kaygısı içinde olan emperyalist devletlerin ekonomik nedenlere dayanan savaşlarıyla geçti.
2- Bu devletler, savaşların can kaybına yol açtığını ve maliyetli uygulamalar olduğunu gördüklerinden II. Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda küreselleşmeyi ortaya attılar.
3- Böylece azgelişmiş ülkeler, büyük devletlerin açık pazarı haline geldi.
4- Bu şekilde geçtiğimiz yüzyılda sıcak savaşlarla elde edilen neticeler, küreselleşmeyle çok daha kolay elde edilmeye başlandı.
Küreselleşmenin maksadı nedir?
Küreselleşmenin maksadı, azgelişmiş ve gelişme sürecindeki dünya ülkelerinin her türlü kaynağının küresel güçler tarafından sömürülmesi ve bu ülkelerin her alanda teslim alınmasıdır.
Küreselleşmenin kuralları nelerdir?
1- Azgelişmiş ülkeler, II. Dünya Savaşı'ndan sonra dış borçlanmaya dayalı kalkınma modellerini uygulamaya teşvik edildiler.
2- Bu ülkelerin içine düşürüldüğü dış borç batağıyla beraber;
a) Dış destekli kalkınma modelleri,
b) Dış destekli ekonomik programlar,
c) Tarım, sanayi, maliye... vb. alanlarda yapılan sözde reform önerileri,
d) Yerine getirilmesi gereken bir yığın, siyasi ve sosyal talep ortaya çıkmıştır.
3- Böylece ülkelerin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü ciddi şekilde tehlikeye girmiştir, girmektedir.
4- Küresel dünyada büyük sermaye sahipleri, üretimden ziyade 'parayla para kazanma metodu'nu uyguladılar.
5- Bu şirketler, üretimden büyük oranda çekilmişlerdir. (Dünyadaki ekonomik durgunluğun ve artan işsizliğin temel sebebi de budur.)
6- Bu şirketler, üretimlerini emek ve kaynağın çok ucuz olduğu ülkelere yaptırmaktadırlar. Bunun da iki sebebi vardır.
a) Birincisi, kimi devletlerin bütçesinden bile daha fazla paraya sahip olan bu sermayedarlar için üretime yatırım yapmak riskli ve zahmetli bir kazanç yoludur.
· Üretim yerine, geri kalmış ülkelerin para ve sermaye piyasalarında para spekülasyonları yla para kazanmak daha kolaydır.
b) İkincisi, kalkınma yarışına giren gelişme sürecindeki ülkeler, üretimlerini arttırırken, bir yandan da iktisatta karşılaştırmalı üstünlüğe sahip malları ihraç ederek dünya klasmanına çıkabiliyordu.
· Bu ise dünya kaynaklarını yeni rakiplerle bölüşmek demekti.
· Bunun önüne geçmek isteyen küresel güçler, sermaye hareketlerinin sınırsızlığından da yararlanarak emeğin ve kaynağın çok ucuz olduğu ülkelere bu malları ürettirmeye başladılar.
· Böylece hiçbir ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğü olan bir malı üretme şansı kalmıyor,
· Bu yöntemle bir ülkenin kalkınması imkansız hale geliyordu.
7- Bu sebeple günümüz dünyasında ekonomisini küresel güçlere karşı korumayan hiçbir ülkenin kalkınması mümkün değildir.
8- Küresel güçler, yabancı sermayenin ve para fonlarının bir ülkeye gelmesi için tavsiye ettikleri programlarda,
· IMF ile işbirliğini,
· Uluslararası tahkimi şart koşmaktadırlar.
9- Zira bu ekonomik savaşta IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, para spekülatörleriyle ortak çalışarak küresel devletlere hizmet etmektedir.
10- Bütün bunlar, emperyalist ülkelerin günümüzde uyguladıkları sömürü taktikleridir.
11- Küreselleşme ve globalleşme, küresel güçlerin, gelişmekte olan ülkelere açtıkları 'ekonomik savaş'ın adıdır.
12- Bu savaşın kurallarını küresel güçler belirlemektedir.
Küresel güçlerin Türkiye üzerindeki oyunları ve neticeleri
1- AB, Türkiye'nin adaylığını 2010 yılında değerlendirecektir.
2- AB'ye tam üye olmayan Türkiye, 1995'te Gümrük Birliği'ne girmiştir.
3- AB'ye üye olmadan GB'ne giren, Türkiye'den başka bir ülke yoktur.
4- Türkiye, tek taraflı verdiği tavizler neticesi ortaklık haklarından yararlanmadan ekonomik yükümlülükleri tek taraflı üstlenmiştir.
5- GB'ne girmemizle beraber ülkemizde tam bir ithalat patlaması yaşanmıştır; ihracatta ise her alanda bir düşme gözlenmiştir.
6- Neticede yaşanan dış ticaret açığı sebebiyle Türkiye'nin çok ciddi döviz kayıpları olmuştur.
7- GB şartlarında çifte standart uygulanmış, Türkiye'nin tarım ve tekstil mamullerinden kota uygulaması kaldırılmamıştır.
8- Sonuçta Türkiye, Avrupa mallarına açık bir pazar haline gelmiş, gümrük vergilerinde de büyük oranda kayıplar yaşanmıştır.
9- GB, en büyük darbeyi, yeni gelişmekte olan ancak uygulanan ekonomik programlar neticesi maliyetini aşağıya çekemeyen ve rekabete hazır olmayan yerli üretime vurmuştur.
10- Ülkemizdeki ilk beşyüz şirketin gelirlerinin yüzde 85'ini faiz gelirleri oluşturmaktadı r.
11- Dünyada serbest dolaşan para miktarı, dünya ticaret hacminden 20 kat büyük bir rakama ulaşmıştır.
12- Bu kadar büyük paraların yıkıcı ve spekülatif etkileri ise malumdur.
13- Bu sebeple IMF gelişmekte olan ülkelere ekonomik programlar tavsiye etmektedir. (Bunların içinde Türkiye de vardır.)
14- Ancak, bize tavsiye edilen bu programların maksadı, ekonomimizi istikrara kavuşturmak değil, IMF'nin temsil ettiği sermaye gruplarının ülkemizin pazar ve kaynaklarını ele geçirmesini garanti altına almaktır.
15- IMF'nin, en stratejik kurumlarımızı özelleştirmemiz için yaptığı ısrarın sebebi budur.
16- Bu süreçte devletin güçlü olması ciddi bir engel teşkil ettiği için, IMF programlarında ısrarla devletin gücünü küçültmemiz tavsiye edilmektedir.
17- Ülkemizi ekonomik krize götüren en önemli sebeplerden biri de bankaların içinin boşaltılması suretiyle Hazine'nin talan edilmesidir.
18- Kişilerin şahsi menfaati gibi görünen bu eylemler, tesadüfi olmayıp T.C. Devleti'ni batırmak için hazırlanmış bir projenin uygulamaya konmasıdır.
19- Bu ve benzeri durumların doğurduğu zararın tazminine ve bunlarla mücadeleye Ulusal Güvenlik meselesi olarak bakmaktayız.
20- Küresel güçler, yabancı sermayenin ve para fonlarının bir ülkeye gelebilmesi için gelişmekte olan ülkelere önerdikleri kalkınma modellerinde;
a) Uluslararası tahkimi,
b) IMF ile işbirliğini şart koşmaktadırlar.
21- Bize de aynı oyunu oynamışlardır.
22- IMF ile yaptığımız Stand-by antlaşması gereği bize kredi verilmiş, ancak bu paranın ülkemizin bozuk olduğu iddia edilen mali kesimine aktarılması şart koşulmuştu.
23- Mali kesimdeki bozukluk, yapısal değildir. Bozukluk,
a) Denetim ve cezaların yetersizliğinden,
b) Bu kesimin hortumlamaya açık sisteminden kaynaklanmaktadı r.
c) Küresel güçler, bunu gayet iyi bilmektedir.
24- IMF vb. kuruluşlar tarafından önerilen programlarda reel sektörün adının geçmemesi ve kredilerin bankalara aktarılmasının sebebi budur.
25- Ayrıca reel sektör, küresel güçler tarafından fonlama görevi, yabancı bankalar tarafından yerli bankalara verilen sendikasyon kredilerinden oluşmaktadır. Amaç, döviz olarak gelen sendikasyon kredilerinin, daha sonra çıkartılacak olan döviz krizleriyle batık hale gelmesiyle, geri ödenemeyecek; bu durumda hileyle hem yerli bankalar, hem de yerli firmalar yabancı sermayedarlar tarafından ele geçirilecektir. Böylece en büyük zararı da IMF politikalarıyla aslında devlet görmüş olmaktadır. Merkez Bankası'nın döviz rezervleri erimiş, para basmaktan aciz duruma gelmiş, ülkenin doğal kaynakları, enerji kaynakları, halkın tasarruf birikimleri ve kâr eden kamu işletmeleri özelleştirme adına uluslararası sermaye tarafından teslim alınmış olmaktadır.
Küreselleşme, dünyaya hakim olmak isteyen sanayileşmiş devletlerin, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını, kendi çıkarlarına mâl edebilmek için II. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya attıkları bir kavramdır.
Küreselleşme nasıl oluşur?
1- 20. yüzyılın ilk yarısı, sanayi devrimini tamamlamış, pazar kaygısı içinde olan emperyalist devletlerin ekonomik nedenlere dayanan savaşlarıyla geçti.
2- Bu devletler, savaşların can kaybına yol açtığını ve maliyetli uygulamalar olduğunu gördüklerinden II. Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda küreselleşmeyi ortaya attılar.
3- Böylece azgelişmiş ülkeler, büyük devletlerin açık pazarı haline geldi.
4- Bu şekilde geçtiğimiz yüzyılda sıcak savaşlarla elde edilen neticeler, küreselleşmeyle çok daha kolay elde edilmeye başlandı.
Küreselleşmenin maksadı nedir?
Küreselleşmenin maksadı, azgelişmiş ve gelişme sürecindeki dünya ülkelerinin her türlü kaynağının küresel güçler tarafından sömürülmesi ve bu ülkelerin her alanda teslim alınmasıdır.
Küreselleşmenin kuralları nelerdir?
1- Azgelişmiş ülkeler, II. Dünya Savaşı'ndan sonra dış borçlanmaya dayalı kalkınma modellerini uygulamaya teşvik edildiler.
2- Bu ülkelerin içine düşürüldüğü dış borç batağıyla beraber;
a) Dış destekli kalkınma modelleri,
b) Dış destekli ekonomik programlar,
c) Tarım, sanayi, maliye... vb. alanlarda yapılan sözde reform önerileri,
d) Yerine getirilmesi gereken bir yığın, siyasi ve sosyal talep ortaya çıkmıştır.
3- Böylece ülkelerin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü ciddi şekilde tehlikeye girmiştir, girmektedir.
4- Küresel dünyada büyük sermaye sahipleri, üretimden ziyade 'parayla para kazanma metodu'nu uyguladılar.
5- Bu şirketler, üretimden büyük oranda çekilmişlerdir. (Dünyadaki ekonomik durgunluğun ve artan işsizliğin temel sebebi de budur.)
6- Bu şirketler, üretimlerini emek ve kaynağın çok ucuz olduğu ülkelere yaptırmaktadırlar. Bunun da iki sebebi vardır.
a) Birincisi, kimi devletlerin bütçesinden bile daha fazla paraya sahip olan bu sermayedarlar için üretime yatırım yapmak riskli ve zahmetli bir kazanç yoludur.
· Üretim yerine, geri kalmış ülkelerin para ve sermaye piyasalarında para spekülasyonları yla para kazanmak daha kolaydır.
b) İkincisi, kalkınma yarışına giren gelişme sürecindeki ülkeler, üretimlerini arttırırken, bir yandan da iktisatta karşılaştırmalı üstünlüğe sahip malları ihraç ederek dünya klasmanına çıkabiliyordu.
· Bu ise dünya kaynaklarını yeni rakiplerle bölüşmek demekti.
· Bunun önüne geçmek isteyen küresel güçler, sermaye hareketlerinin sınırsızlığından da yararlanarak emeğin ve kaynağın çok ucuz olduğu ülkelere bu malları ürettirmeye başladılar.
· Böylece hiçbir ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğü olan bir malı üretme şansı kalmıyor,
· Bu yöntemle bir ülkenin kalkınması imkansız hale geliyordu.
7- Bu sebeple günümüz dünyasında ekonomisini küresel güçlere karşı korumayan hiçbir ülkenin kalkınması mümkün değildir.
8- Küresel güçler, yabancı sermayenin ve para fonlarının bir ülkeye gelmesi için tavsiye ettikleri programlarda,
· IMF ile işbirliğini,
· Uluslararası tahkimi şart koşmaktadırlar.
9- Zira bu ekonomik savaşta IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, para spekülatörleriyle ortak çalışarak küresel devletlere hizmet etmektedir.
10- Bütün bunlar, emperyalist ülkelerin günümüzde uyguladıkları sömürü taktikleridir.
11- Küreselleşme ve globalleşme, küresel güçlerin, gelişmekte olan ülkelere açtıkları 'ekonomik savaş'ın adıdır.
12- Bu savaşın kurallarını küresel güçler belirlemektedir.
Küresel güçlerin Türkiye üzerindeki oyunları ve neticeleri
1- AB, Türkiye'nin adaylığını 2010 yılında değerlendirecektir.
2- AB'ye tam üye olmayan Türkiye, 1995'te Gümrük Birliği'ne girmiştir.
3- AB'ye üye olmadan GB'ne giren, Türkiye'den başka bir ülke yoktur.
4- Türkiye, tek taraflı verdiği tavizler neticesi ortaklık haklarından yararlanmadan ekonomik yükümlülükleri tek taraflı üstlenmiştir.
5- GB'ne girmemizle beraber ülkemizde tam bir ithalat patlaması yaşanmıştır; ihracatta ise her alanda bir düşme gözlenmiştir.
6- Neticede yaşanan dış ticaret açığı sebebiyle Türkiye'nin çok ciddi döviz kayıpları olmuştur.
7- GB şartlarında çifte standart uygulanmış, Türkiye'nin tarım ve tekstil mamullerinden kota uygulaması kaldırılmamıştır.
8- Sonuçta Türkiye, Avrupa mallarına açık bir pazar haline gelmiş, gümrük vergilerinde de büyük oranda kayıplar yaşanmıştır.
9- GB, en büyük darbeyi, yeni gelişmekte olan ancak uygulanan ekonomik programlar neticesi maliyetini aşağıya çekemeyen ve rekabete hazır olmayan yerli üretime vurmuştur.
10- Ülkemizdeki ilk beşyüz şirketin gelirlerinin yüzde 85'ini faiz gelirleri oluşturmaktadı r.
11- Dünyada serbest dolaşan para miktarı, dünya ticaret hacminden 20 kat büyük bir rakama ulaşmıştır.
12- Bu kadar büyük paraların yıkıcı ve spekülatif etkileri ise malumdur.
13- Bu sebeple IMF gelişmekte olan ülkelere ekonomik programlar tavsiye etmektedir. (Bunların içinde Türkiye de vardır.)
14- Ancak, bize tavsiye edilen bu programların maksadı, ekonomimizi istikrara kavuşturmak değil, IMF'nin temsil ettiği sermaye gruplarının ülkemizin pazar ve kaynaklarını ele geçirmesini garanti altına almaktır.
15- IMF'nin, en stratejik kurumlarımızı özelleştirmemiz için yaptığı ısrarın sebebi budur.
16- Bu süreçte devletin güçlü olması ciddi bir engel teşkil ettiği için, IMF programlarında ısrarla devletin gücünü küçültmemiz tavsiye edilmektedir.
17- Ülkemizi ekonomik krize götüren en önemli sebeplerden biri de bankaların içinin boşaltılması suretiyle Hazine'nin talan edilmesidir.
18- Kişilerin şahsi menfaati gibi görünen bu eylemler, tesadüfi olmayıp T.C. Devleti'ni batırmak için hazırlanmış bir projenin uygulamaya konmasıdır.
19- Bu ve benzeri durumların doğurduğu zararın tazminine ve bunlarla mücadeleye Ulusal Güvenlik meselesi olarak bakmaktayız.
20- Küresel güçler, yabancı sermayenin ve para fonlarının bir ülkeye gelebilmesi için gelişmekte olan ülkelere önerdikleri kalkınma modellerinde;
a) Uluslararası tahkimi,
b) IMF ile işbirliğini şart koşmaktadırlar.
21- Bize de aynı oyunu oynamışlardır.
22- IMF ile yaptığımız Stand-by antlaşması gereği bize kredi verilmiş, ancak bu paranın ülkemizin bozuk olduğu iddia edilen mali kesimine aktarılması şart koşulmuştu.
23- Mali kesimdeki bozukluk, yapısal değildir. Bozukluk,
a) Denetim ve cezaların yetersizliğinden,
b) Bu kesimin hortumlamaya açık sisteminden kaynaklanmaktadı r.
c) Küresel güçler, bunu gayet iyi bilmektedir.
24- IMF vb. kuruluşlar tarafından önerilen programlarda reel sektörün adının geçmemesi ve kredilerin bankalara aktarılmasının sebebi budur.
25- Ayrıca reel sektör, küresel güçler tarafından fonlama görevi, yabancı bankalar tarafından yerli bankalara verilen sendikasyon kredilerinden oluşmaktadır. Amaç, döviz olarak gelen sendikasyon kredilerinin, daha sonra çıkartılacak olan döviz krizleriyle batık hale gelmesiyle, geri ödenemeyecek; bu durumda hileyle hem yerli bankalar, hem de yerli firmalar yabancı sermayedarlar tarafından ele geçirilecektir. Böylece en büyük zararı da IMF politikalarıyla aslında devlet görmüş olmaktadır. Merkez Bankası'nın döviz rezervleri erimiş, para basmaktan aciz duruma gelmiş, ülkenin doğal kaynakları, enerji kaynakları, halkın tasarruf birikimleri ve kâr eden kamu işletmeleri özelleştirme adına uluslararası sermaye tarafından teslim alınmış olmaktadır.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz